Türkiye'nin En Mutlu Forumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

http://yeterince.benimforum.org/
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
Misafir
Misafir
avatar



Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Vide
MesajKonu: Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Icon_minitime04.08.08 10:35

Dr. Ömer Cenker ILICALI



İnsan vücudu herşeyiyle eksiksiz ve kusursuz olarak dizayn edilmiş, her
noktasında büyük bir ilmin ve aklın gizli olduğu muhteşem bir
sistemdir. Bu karmaşık ve herşeyiyle tam olarak yaratılmış olan
sistemde bazen tek bir unsurun eksik olması bile büyük sıkıntılara ve
arızalara sebep olabilir.

Yaratılış mucizelerinden biri olan kan ve dolaşım sistemi, eksikliğinde
hayatın kesinlikle var olamayacağı, inanılmaz detay ve ilimle
donatılmış bir sistemdir. Çünkü bütün doku ve organlar arasındaki madde
alışverişinin düzenlenmesi bu sistemle yürütülür.

Vücudun ihtiyacı olan herşey gereken yerlere kan aracılığı ile taşınır.
Nedir bu taşınması gereken maddeler? Sindirilerek kana karışmış
besinler, oksijen molekülleri, pıhtılaşmayı sağlayacak maddeler, vücuda
saldırı olduğunda korunmayı sağlayacak hücreler, böbreğe, akciğere,
karaciğere ***ürdüğü hücrelerin atık maddeleri, ihtiyacı olan organlara
ulaştırdığı hormonlar...

Meselâ; kendinizi hasta hissettiğinizde birdenbire ateşiniz yükselir ve
halsizleşirsiniz, mecburî olarak dinlenirsiniz; işte bu sırada
kanınızdaki hücreler sizin için mikroplarla savaşmaya başlamıştır ve
aradan bir süre geçtikten sonra da iyileşmeye başlarsınız. Bir işle
uğraşırken enerji ihtiyacınız arttığında hiç zorluk çekmeden
istediklerinizi yapmaya devam edebilirsiniz, çünkü kanınızdaki başka
hücreler size enerji takviyesi yapacak maddeleri taşımayı
hızlandırmışlardır bile. İşte bütün bunları ve vücudumuzdaki pek çok
hayatî vazifeyi yerine getirmek üzere vazifelendirilen, kanımızdaki
hücrelerdir.

Kanda bulunan her proteinin kendine ait bir görevi vardır ve hepsi de
vücut için hayatî önem taşımaktadır. Bu proteinlerin tamamına yakını
birbirine bağlı hareket eden moleküllerdir ve biri olmazsa diğeri işe
yaramaz. Dolayısıyla evrimcilerin iddia ettiği gibi. oluşmak için
birbirlerini beklemeleri, zaman i-çinde yavaş yavaş tamamlanmaları gibi
bir şey söz konusu değildir. Bütün proteinlerin aynı anda var olmuş
olmaları gerekir. Bu da yaratıldıklarının çok açık bir delilidir.
Sadece kanın pıhtılaşması için altı ayrı protein gereklidir ve bu
proteinlerden tek bir tanesinin olmaması pıhtılaşmanın oluşmaması, yani
yaralının bir süre sonra kan kaybından ölmesi demektir.

Bundan başka kanın dahil olduğu dolaşım sisteminin elemanları da
tamamen birbirine bağlı çalışan yapılardır. Kanın vücut içinde yol
almasını sağlayan damarların toplam uzunluğunun yaklaşık olarak 120.000
km olduğunu ve bu kadar geniş bir alanda kanın her yere aynı hizmeti
verebildiğini düşünürsek dolaşım sisteminin mükemmelliği daha iyi
anlaşılacaktır. 120.000 km'lik bir yol ve hiç aksamadan çalışan bir
sistem...

Peki, bu sistemde kanın yardımcıları kimlerdir?

Bu uzun yolculuğunda kana, damarlar ve kalp yardımcı olur. Bu üçlü her zaman bir arada olmak zorundadır. Çünkü:

* Ne kan, kalpsiz pompalanabilir,

* Ne kalp, kansız çalışabilir

* Ne de damarlar, kan akmadan kasılabilir.

Bırakın bu üçlüden birinin tamamen olmamasını, bunlardan sadece birinin
bile fonksiyonlarını kısa bir süre aksatması veya problemli çalışması
bile vücuda sonuçları çok ağır zararlar verecektir. Herhangi bir
hayvanın kalbinin veya damar sisteminin tesadüfen veya kendi kendine
oluşmasını bekleyerek hayatını sürdürmesinin niçin mümkün olamayacağı
zaten açıktır.

Kanın sıvı kısmı olan plazma ile beraber hareket e-derek vücudun her
tarafına dağılan ve her saniye aksatmadan görevlerini yapan bu hücreler
nelerdir?

Alyuvarlar, kırmızı kan hücreleridir. En birinci görevleri vücuttaki
diğer hücrelere oksijen taşımak ve o hücrelerde ortaya çıkan
karbondioksiti dışarı atılmak üzere bağlamaktır.

Akyuvarlar, beyaz kan hücreleri olup, vücudu yabancı organizmalara veya
onların salgıladığı zehirlere karşı savunurlar. Akyuvarların bir çok
çeşitlerinden biri cilan lenfositler de düşmanın cinsine göre, özel
savunma stratejileri sergileyen hücrelerdir.

Trombositler ise; sahip olduğumuz kanın, yaralanmalarla akıp
kaybolmaması için pıhtılaştırılarak yırtık damarı tıkama faaliyetini
yürüten hücrelerdir.

Alyuvarlar

Embriyonun gelişimi sırasında karaciğer ve dalak gibi çeşitli organlar
tarafından üretilir. Fakat doğumdan sonra sadece kırmızı kemik iliğinde
üretilirler. Alyuvar ortası çökük, yassı bir diske benzer. Sahip olduğu
esnekliği sayesinde de en dar kılcaldamarlardan ya da en küçük
aralıklardan bile kolaylıkla geçebilir. Alyuvarların esneklik
özellikleri olmasaydı, bazı çok dar kılcal damarları tıkayabilirlerdi.
Çünkü alyuvarların yarıçapları, kılcal damarlara göre oldukça büyük
olup (kılcaldamarlar insan saçından on kat daha incedirler) neredeyse
yarıçaplarının hemen hemen iki katı kadardır.

Tek bir tanesi neredeyse 300 milyon hemoglobin molekülü taşır.
Hemoglobin, kana rengini veren ve içinde demir bulunan proteindir.
Oksijen ve karbondioksit taşımada iş gören asıl harika molekül budur.

Çok çalışan ve oksijene acil ihtiyacı olan bir kasın yanından geçerken,
alyuvarlar oksijeni bırakma işlemini yaparlar. Bu kan hücreleri
oksijeni verirken hücrelerde çeşitli yanma reaksiyonlarından sonra
açığa çıkan karbondioksiti alır, daha sonra onu akciğere taşır, orada
bırakır ve yeniden oksijene bağlarlar.

Alyuvarların çok hızlı üretilmeleri gerekir çünkü çok uzun ömürlü
değildirler. Bu yüzden insan vücudunda bir saatte ortalama 900 milyon
alyuvar üretilir. Her alyuvar sadece 120 gün kadar yaşar. Bu kadar
süratli ölen ve yenileri meydana gelen alyuvarların vücutta olumsuz bir
tesir yapabileceği akla gelebilir. Oysa insan vücudundaki kusursuz plân
burada da kendini göstermektedir. Yaşlı alyuvarlar karaciğere, dalağa
ve kemik iliğine giderler ve orada ölürler. Biraz önce alyuvarların
hemoglobin depoları olduğundan bahsetmiştik. Ölen alyuvarlarda bulunan
hemoglobinin yapısındaki demir, yeni hemoglobin moleküllerinin
sentezinde kullanılmak üzere depolanır. Bir milimetreküp kanda beş
milyon kadar alyuvar bulunduğu hâlde, hiçbiri diğerine yapışmaz ve
sürtünmez, zira hepsinin zarlarının dış yüzeyi negatif (-) elektrik
yüklü olduğundan birbirlerini iterler. Burada anlatılanların her biri
tek tek düşünüldüğünde, tesadüfe kesinlikle yer bırakmayacak bir plân
ve tasarım olduğunu görmemek mümkün değildir. Tesadüfen gelişen hiçbir
sistemde, bu kadar detay kesinlikle yer alamaz.

Akyuvarlar

Vücudun en zorlu görevlerinden biri olan savunma işlemini yapan beyaz
kan hücrelerinin vücudun diğer hücrelerinden farklı özellikleri vardır.
Genel olarak akyuvarlar sadece birkaç gün yaşarlar; bu hayat süreleri
bir enfeksiyon sırasında birkaç saate kadar da inebilir. Hayat
sürelerinin kısalığı zannedildiği gibi vücut için bir dezavantaj değil,
aksine savunmadaki sağlamlık için mutlaka gerekli olan bir detaydır. Bu
çabuk yenilenme sayesinde savunma yaptığı için yıpranmış akyuvarların
yerine, sağlıklı, savunma kabiliyeti yüksek yeni akyuvarlar üretilmiş
olur.

Akyuvarların kullandığı savunma sistemi akılları durduracak derecede
mükemmeldir. Meselâ; derideki bir kesikten içeri girmeyi başaran
herhangi bir bakteri, vücut hücrelerine karşı saldırıya geçer geçmez,
vücudumuz savunma pozisyonu alır. Bakteri, saldırısına uğramış bölgeye
hemen ilk savunma hücreleri gönderilir.

Eğer vücuda giren yabancı virüs veya bakteri bilinenden farklı ve kolay
başa çıkılamayacak kadar güçlüyse, hemen farklı bir savunmaya geçilir
ve düşmanların cinsine uygun silahları, yani antikorları üretmeye
başlar. Bu antikorlardan bazıları akyuvarlara bağlı olarak kanda
gezerken, bazıları da serbest olarak yüzerler, hepsinin tek bir ortak
gayesi vardır: zararlı maddeleri ortadan kaldırmak.

Hiçbir şuura veya akla sahip olmayan hücreler, vücuda giren yabancı bir
hücreyi hiç tanımadıkları hâlde hemen ona uygun başka bir hücre
üretebilmekte ve bu hücre oluşur oluşmaz, vücudun ilgili yerine
gitmektedir. Hedefe kilitlenmiş birer füzeye benzetebileceğimiz
antikorlar, vücuda yabancı olan her türlü maddeyi yani "antijenleri"
hedefler, bulur ve yok ederler. Antikorlar diğer savunma elemanlarına
göre daha güçlü bir tesire sahiptirler çünkü sadece belli bir bakteri,
virüs ya da herhangi bir yabancı madde için özel olarak
üretilmişlerdir. Bu bakımdan antikor-antijen münasebeti anahtar-kilit
ilişkisine benzer; antikor gider kendisine uygun yapıdaki antijene
yapışır. Aralarında başlayan savaşta antikorlar antijenleri yok ederler
ve genellikle de savaşı kazanırlar.

Antikorların sanki şuurluymuş gibi yaptıkları bu hareketler sayesinde,
etrafımızı saran milyarlarca mikrop arasında rahatça yaşarız. Eğer
bakteriler normal olarak vücut içinde yaşayan organizmalar olsalardı,
"aynı ortamda oldukları için antikorların bakterileri bir süre sonra
tanıdığı ve bu sayede karşı savunma yapabildikleri" şeklindeki evrimci
iddia söylenebilirdi. Halbuki bu durum gerçekle örtüşmemektedir.
Antijenler tamamen dış ortama ait olan ve vücudun yapılarını tanımasına
hiçbir şekilde imkân olmayan maddelerdir. Antijenler vücuda girer
girmez savunma hücreleri bunları bulur ve yok e-derler. Bu nasıl
olmaktadır? Bir hücrenin kendi kendine başka bir hücre türünü nasıl yok
edeceğini bulması, savunma taktikleri geliştirmesi mümkün müdür? Kendi
bulunduğu ortamdan tamamen farklı bir ortamın elemanı olan ve daha önce
hiç görmediği, bırakın yapısını; ne olduğunu, ne işe yaradığını dahi
bilmediği, zarar verir mi vermez mi bunu bilmesinin bile imkânının
olmadığı bir düşmana karşı, savunma yapacak şekilde taktik
ge-liştirebilen bu hücrelerin, üzerinde onları bilen bir ilmin ve
hükmeden bir iradenin varlığı çok açıktır.

Hem hücredeki bu mükemmel plânın, hem de hücrenin bu plâna harfiyen
uymasının, kısacası hücrenin şuurlu hareketlerinin açıklaması ise tabiî
ki tesadüfler sonucunda oluşan bir gelişim değildir. Ortada mükemmel
bir plân vardır ve bu plân da bizi tek bir Yaratıcı'nın varlığına
***ürür. Canlılığın tesadüfler sonucunda, hiçbir bilinçli müdahale
olmadan oluştuğunu iddia eden bir kısım evrimciler, hücreyle ilgili her
konuda sayısız itiraflarda bulunmuşlardır. Antikorlar da, evrimcileri
çıkmaza sokan binlerce konudan sadece biridir. Nitekim Türkiye'deki
evrimci profesörlerden birisi antikorla ilgili evrimcilerin
çaresizliğini şöyle dile getirmektedir:

"Plazma hücreleri (antikor üreten akyuvarların bir türü) bu bilgiyi
nasıl ve hangi formda elde ederek, ona göre özgül şekillenmiş antikoru
üretebilmektedir? Bugüne kadar bu sorunun kesin bir açıklaması
yapılamamıştır..."

Görüldüğü gibi antikorlar tabiatta ortaya çıkan çok sayıda birbirinden
farklı antijeni tanıyıp onları tamamen yok edecek şekilde bir taktik
izleyebilirler. Fakat bundan daha enteresan olanı, lâboratuarda
oluşturularak insan vücuduna yerleştirilen sunî antijenleri bile
tanıyan antikorların bulunmasıdır. Vücudun içindeki bir mekânizmanın
dış dünya hakkında bu denli şaşırtıcı netlikte bilgilere sahip olması,
bu konuya evrim teorisinin iddialarıyla açıklama getirmeye çalışan
bilim adamlarını içinden çıkılamaz bir sıkıntıya sokmaktadır.

Nitekim yine aynı evrimci profesör, antikorların sunî antijenleri tanımaları ile ilgili olarak şöyle demiştir:

"Fakat yirminci yüzyılda yapay olarak senîezlenen bir kimsayal maddeye
karşı antikor yapma düzeneğini çok daha Önceden geliştiren bir hücre
kâhin demektir!"

Allah'ın varlığını her ne pahasına olursa olsun kabul etmemeye
şartlanmış olan evrimciler, bu ideolojileri uğruna hücreleri kâhin
olarak kabul etmeyi dahi göze alabilmektedirler. Ancak inkâr edenlerin,
hangi delili görürlerse görsünler Allah'a inanmayacakları Kur'ân'da
bildirilmektedir:

"Onların üzerlerine gök yüzünden bir kapı açsak, ordan yukarı
yükselseler de, mutlaka: 'Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş
bir topluluğuz" diyeceklerdir.' (Hicr, 14-15)

Pıhtılaşma

Kan diğer sıvılara göre çok farklı bir davranış şekline sahiptir.
Herhangi bir sıvı ile dolu bir kap sızıntı yaptığında bu sıvı dışarı
doğru akacaktır. Akış hızı ise sıvının yoğunluğuna bağlıdır. Meselâ bal
sudan daha ağır akacaktır; fakat neticede kap tamamen boşalacaktır. Bu
kap özel bir dolgu malzemesi ile sıvanmadığı takdirde, içindeki sıvıyı
tutamayacaktır. Fakat bunun aksine insanın vücudundaki bir yeri
kesildiğinde ve bir süre yara kanadığında, bir pıhtı bu kanı
durduracaktır dahası bu pıhtı zamanla sertleşerek yaranın iyileşmesini
sağlayacaktır. Bir yerimiz kanadığında, kanın hemen durmasına ve
pıhtılaşmasına çok alışmışızdır. Ancak biyokimyevî araştırmalar,
aslında kanın pıhtılaşmasının birçok özel proteinin ortak ve çok
karmaşık bir çalışması ile ortaya çıktığını göstermiştir. Bu karmaşık
ve çok fazla detayı olan faaliyet, en basit şekliyle şöyle
anlatılabilir:

Fibrinojen, kanda pıhtıyı oluşturan temel maddenin henüz olgunlaşmamış
hâlidir ve plazma içinde erimiş hâlde bulunur. Bir kesik ve yara ile
karşılaşana kadar da damarlar içinde yüzer. Fibrinojenin pıhtılaşma
olayında rol oynayabilmesi için aktif hâle gelmesi gerekmektedir. Bunun
için de trombin adındaki bir başka protein, pasif ve erimiş olarak
gezen fibrinojeni (moleküllerini fibrin hâline getirir), aktifleştirir.
Dış yüzeyinde yapışkan parçalara sahip olan fibrin molekülü, bu
yapışkan parçalar sayesinde diğer fibrin moleküllerine bağlanabilir.
Fibrin molekülleri bu şekilde uzun zincirler oluşturur ve âdeta bir
balık ağı gibi birbirlerinin üzerlerinden geçerler. Sonra bu ağla
yaranın üzerindeki ilk pıhtıyı oluştururlar. İlk pıhtı için mümkün
olduğunca az miktarda protein kullanılmaktadır. Bunun sebebi daha
sonraki safhalarda çok sayıda proteine ihtiyaç duyulacak olmasıdır.

Pıhtılaşmayı hızlandıran veya engelleyen 40'tan fazla madde kanımız
içinde bulunur. Pıhtılaşmayı başlatıcı ve yürütücü reaksiyonlar
zincirindeki birçok madde, Faktör I, II, III, v.s. şeklinde rakamlarla
ifade edilir. Bu rakamlar aktifleşme sırasına göre verilmiştir. Bütün
bu proteinler kendilerinden bir sonraki proteini işler hâle getirmeye
yararlar. Biri olmadan diğeri hiçbir olumlu tesir oluşturamaz.

Dolayısıyla evrimcilerin iddia ettiği gibi zaman içinde ve kademe
kademe bir oluşum söz konusu olamaz. Zira bu iddiaya göre, bir protein
önce oluşup sonra diğerlerinin tesadüfen oluşacağını, bilmeli ve
beklemelidir. Hem de aynı yerde, milyonlarca sene boyunca hepsinin
oluşup sonra birleşmeleri gerekecektir. Böyle bir iddia son derece akıl
dışı ve tamamen hayal gücüne dayalıdır.

Kaldı ki, iş proteinlerin oluşması ile de bitmez. Bu proteinler,
hayatlarının her anında son derece şuurlu, plânlı, disiplinli ve görev
bilinci ile hareket ederler. Herhangi bir kontrolsüzlük olsa ve kandaki
proteinler kendi kendilerine aktif hâle geçseler, damarlarda tıkanma
tehlikesinin ortaya çıkması söz konusu olabilecektir. Yine bir
kontrolsüzlük olsa proteinler yaranın yanından geçecekler ama aktif
hâlde olmadıkları için pıhtılaşmayı başlatamayacaklardır.

Kan akışının durması için sadece pıhtılaşmanın başlaması yeterli
değildir. Ayrıca pıhtılaşmanın bütün kana yayılmaması ve sadece yaralı
bölgeyi içine alması, yara iyileşince de pıhtının ortadan kalkması,
gibi çok önemli detaylar da vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
HunteR_KonT
™Administrator™
™Administrator™
HunteR_KonT

Erkek
Yaş : 30 Kayıt tarihi : 05/08/08 Mesaj Sayısı : 859

Paylaşımlar:
Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Img_left1000/1000Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Empty_bar_bleue  (1000/1000)
Mutluluk:
Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Img_left1000/1000Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Empty_bar_bleue  (1000/1000)

Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Vide
MesajKonu: Geri: Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Icon_minitime05.08.08 19:48

saol emeğe sonuna kadar destekliyom
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vural
™Administrator™
™Administrator™
Vural

Erkek
Yaş : 29 Kayıt tarihi : 03/08/08 Mesaj Sayısı : 1241

Paylaşımlar:
Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Img_left1000/1000Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Empty_bar_bleue  (1000/1000)
Mutluluk:
Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Img_left1000/1000Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Empty_bar_bleue  (1000/1000)

Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Vide
MesajKonu: Geri: Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Icon_minitime06.08.08 19:43

teşekkerler arkadaşım
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://yeterince.benimforum.org
mustafa
Yeni Üye
Yeni Üye
mustafa

Erkek
Yaş : 29 Kayıt tarihi : 04/08/08 Mesaj Sayısı : 58

Paylaşımlar:
Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Img_left1/1Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Empty_bar_bleue  (1/1)
Mutluluk:
Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Img_left999/999Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Empty_bar_bleue  (999/999)

Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Vide
MesajKonu: Geri: Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Icon_minitime08.08.08 18:50

taşekkürler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
kaka
Üye
Üye
avatar

Erkek
Yaş : 33 Kayıt tarihi : 13/08/08 Mesaj Sayısı : 87

Paylaşımlar:
Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Img_left1/1Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Empty_bar_bleue  (1/1)
Mutluluk:
Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Img_left999/999Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Empty_bar_bleue  (999/999)

Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Vide
MesajKonu: Geri: Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Icon_minitime14.08.08 11:25

tesekkurler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Fatih
™Administrator™
™Administrator™
Fatih

Erkek
Yaş : 29 Kayıt tarihi : 09/09/08 Mesaj Sayısı : 329

Paylaşımlar:
Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Img_left1/1Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Empty_bar_bleue  (1/1)
Mutluluk:
Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Img_left999/999Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Empty_bar_bleue  (999/999)

Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Vide
MesajKonu: Geri: Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler Icon_minitime10.09.08 16:40

teşekkür ederim.....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yaratılış Mucizelerinden: Kandaki Proteinler

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Türkiye'nin En Mutlu Forumu :: Bilgi Bankası :: Lise Bilgileri -
Powered by phpBB © phpBB Group
Copyright © 2009 By Skip & The Vural